Kumarbaz ve Güzellik
Cecilia ve Kyle Valentine Salonunda tanıştılar. Kyle çok uzun olmasa bile renkli gözleri ve laf yapan ağzıyla çekici bir delikanlıydı. Cecilia ise kızıl saçları ve çilli yanakları ile Valentine'ın en çekici kızlarından biriydi. Biyolojik olarak gayet yeterli olan bu ikili karakter ve huy bakımından zayıftı.
Kyle daha 20li yaşlarında olmasına rağmen çok ciddi bir kumar bağımlısıydı. Cecilia ise ne kadar Kyle'a aşık olursa olsun, her zaman çok flörtöz ve samimi bir kadındı. Eski alışkanlıklarından Kyle'a olan aşkı yüzünden kurtulmak istiyordu ama yapamıyordu. İkili Valentine'da buluşup görüşmeye devam ettiler. Kyle bir akşam salondan büyük bir mutlulukla çıktı. Oturduğu blackjack masasından büyük bir kar ile ayrılmıştı. Keyifli keyifli kulak arkasındaki sigarasını ağzına götürüp ateşlediği kibrit ile yaktı. Büyük bir nefes aldıktan sonra yavaşça yürümeye başladı. Genç ve hızlı bir hayata sahip Kyle aynı zamanda fazla sakin ve soğukkanlıydı. Bir süre yürüdükten sonra Kilise'nin karşı tarafında ay ışığında yansıyan o güzel beyaz teni gördü. Nerde görse tanıyacağı bu kızıl saçlar Cecilia'nındı. Yavaşça yaklaştıkça Cecilia'nın yanında durduğu at arabasının içerisinde biri olduğunu ve Cecilia ile konuştuğunu gördü. Kyle daha yanlarına varamadan arabadan Cecilia'nın üstüne bir çanta fırlatıldı ve araba hareket etti. Kyle hızlıca yanına gittiğinde Cecilia'nın ağladığını gördü. Ne olduğunu sorgulamadan önce çantayı yerden aldı ve Cecilia'nın etekleri çamura bulanmış elbisesini topladıktan sonra kenara oturmasına yardımcı oldu. Cecilia arabadaki kişinin babası olduğunu açıkladı ve Kyle'a olanları anlatmaya başladı.
Cecilia...
Cecilia 1853 Mart ayında doğdu. Babası Harry zeki ve atılgan bir adamdı. Ekonomik çöküşün arkasından çoğu çiftçi zorluklarla mücadelenin vermiş olduğu bitkinlik ve bıkkınlık ile yanlış kararlar veriyordu. Harry bu kararlardan yararlanarak zorun içerisinde kendine imkan yaratıp yükselmenin hayalleriyle Texas'ı dolaşmaya başladı ve başarılı oldu. Yapmış olduğu ufak birikimler ve bağlantılar ile kendine bir çiftlik inşa etti. Yoldan sokaktan topladığı fakir siyahileri insanlık dışı şartlarda çalıştırarak bir dönem sonra hatrı sayılır bir malvarlığı elde etti. Aşk üzerine olmayan, yan çiftliğin bekar kızı Marry ile iş ilişkisi hayali ile evlendi. Cecilia Harry ve Marry'nin 2. çocuğuydu. İlk çocukları Martha, 7 yaşındayken attan düşüp ölmüştü. Cecilia üzerine oldukça titrediler ve 14 yaşına kadar sürekli çiftlikte tuttular. Cecilia büyüdükçe dünyaya, etrafa açılmak istiyordu ama ailesi yüzünden sürekli olarak çiftlikteydi.
Cecilia büyüdü, güzelleşti ve evlilik çağına geldi. Babası Cecilia'nın iş ortakları Bay Leon'un oğlu Leon JR. ile evlenmesini istedi. Cecilia'nın teklifi reddetmesi üzerine hayat şartları daha fazla zorlaştı. Resmen ailesi tarafından manipüle ediliyordu. Cecilia tüm bunları yaşarken yıllardır çiftliklerinde çalışan Siyahi Momo'nun oğlu keith ile arkadaşlık etmeye başladı. Gizlice görüşen ikili gerçekten sıkı dost olmuştu. Cecilia bir gün Keith'e onu Çiftlikten çıkartıp gezdirmesini istedi. Keith ilk başlarda reddetse bile en sonunda ısrarlarına dayanamadı ve Cecilia'yı Valentine Kasabasına götürdü. Burada yaşamı ve canlılığı gören Cecilia resmen büyülenmişti. İçine kapanmış, hayattan uzak kalmış genç kız etrafındaki kadınların giydiği kıyafetlere, saçlarına hayranlıkla bakıyordu. Bu süreç içerisinde Keith'e ısrar ederek sürekli Valentine'a gitmeye başladı ve Kyle ile tanıştı. Normal bir haftasonu yine Keith ile Valentine'a gittiler. Kasabanın girişinde attan inen Cecilia Keith'e bir öpücük verdikten sonra hızla Salon'a doğru yürüdü. Kyle ile buluştu ve 2-3 saat eğlendiler. 2-3 saat sonunda Keith'in onu alacağını hatırladı ve Kyle ile vedalaştıktan sonra Keith'in yanına, kasabanın girişine yürüdü. Sadece Keith'i görmeyi beklediği yerde Babasını ve Keith'in babası Momo'yu görünce zaten beyaz olan teni süt gibi oldu. Çiftliğe götürülen Cecilia günlerce babasının hakaretlerine maruz kaldı. Babasının bir alışkanlığı vardı. Her pazar Çiftliğe Kasabadan müzisyen getirtip Şişelerce Bourbon içerdi. Yine bir pazar akşamı babası getirdiği müzisyenler ve annesi ile eğlenirken Cecilia yanlarına indi ve köşeye geçip oturdu. Zaten yeterince Sarhoş olan babası Cecilia'ya dönüp gülerek 3 hafta sonra Düğünü olduğunu mutlulukla açıkladı. Vücudundaki tüm hayat ve yaşamı paçalarından yere akıtan Cecilia donup kaldı. Sonraki günlerde gereksiz bir özgüvene sahip olduğunu fark etti ve düşünmeye başladı. Kyle ile yaşadığı aşk, içerisindeki şehirde yaşama isteği, dış dünyaya olan özlemi ile tekrardan ayağa kalktı ve isyan etmeye başladı. Babasının getirdiği kıyafetleri ve her şeyi reddetti. Yemek yemedi, içmedi, uyumadı. En sonunda babası Cecilia'yı kolundan tutup kaldırdı ve çantasını toplamasını söyledi. Cecilia ve çantasını arabaya yerleştirdikten sonra Valentine'a sürdüler ve orada Cecilia'ya "şimdi rahat rahat istediğin orospuluğu yapabilirsin" dedi ve çantasını üzerine fırlattıktan sonra çekip gitti.
Kyle Cecilia'yı uzun uzun dinledikten sonra Cecilia'yı nazikçe elinden tutup kaldırdı. Birikimleri olduğunu ve istedikleri hayatın fazla uzak olmadığını söyledi. Kyle'ın atına atladılar ve Texas'ı dolaşmaya başladılar. Farklı insanlar tanıdılar, farklı kültürler yaşadılar. Yolculuklarını nereye isterlerse oraya yaptılar. İkilinin aşkı ve birbirine bağlılığı oldukça artıyordu. Kyle'ın sessiz sakin olmasının yanısıra, çok gururlu olduğu biliniyordu. Her gittikleri kasabada Kyle en az 3 kişiyle Düello'ya çıkmaya başlayınca yavaş yavaş rotalarını şehirlerden yana çevirdiler. Mutlu geçen yılların ardından Cecilia bir sabah kusarak uyandı. Zamanla farklı ruh hallerine büründü ve değişti. Cecilia'ya ne olduğunu anlayamayan Kyle tüm neşesini kaybetmişti. Bir akşam kiraladıkları odanın önünde Sigara içerken Cecilia yanında geldi. Kyle'a ilerleyen hayatında ne yapmak istediğini, nasıl yaşlanmak istediğini ne gibi hedefleri olduğunu sormaya başladı. Anlam veremese bile sorulara cevap veren Kyle en sonunda bunları neden sorduğunu öğrenmek istedi. Cecilia içeriye doğru yürüdü ve kapıdan içeri girmeden önce Kyle'a dönerek "Baba oluyorsun" dedi.
"Seni hiç tanımıyorum"
Bu cümle Kyle'ı çok düşündürdü. Eninde sonunda ne olduğunu, kim olduğunu Cecilia'ya anlatacağını biliyordu.
1850. Kimine göre ferah kimine göre masum olmayan yıllardı. Kyle ufak bir çadırda gözünü dünyaya açtı. Bebek çadırın ortasında battaniyenin içerisinde sarılı duruyorken çadırın önünde elleri toprağa bulanmış ve hafif terlemiş 30 yaşlarında bir adam duruyordu. Kyle doğarken annesi doğumu kaldıramayıp ölmüştü. Kyle'ın babası Martin Şerif ile çalışan legal ve onurlu bir adamdı. Evli ve 3 çocuğu vardı. Eşi Sadie ile gayet huzurlu ve mutlu bir hayat yaşıyordu.
Bu güzel görünen hayatın yanısıra Salonda takılmayı seven Martin Diana ile tanıştı. Diana ile arkadaş olarak görüşmeye başladılar ve işin sonunda bir ilişki içerisine girdiler. Martin yaşadığı düz ve heyecansız hayatın yanında Diana ile girdiği ilişkinin vermiş olduğu heyecan'a çok fazla tutulmuştu. Bu güzel ilişki fazla ilerleyemeden Diana hamile kaldı. Martin ne yapacağını bilemedi ve Diana'dan uzaklaştı. Yaşadıkları kasabadan gönderilmesini sağladı ve yokmuş gibi davrandı. Aylar sonra evinde oturuyorken kapısı çaldı. Kapıyı açan Martin Diana'yı görünce şok oldu. Arkasına bakındıktan sonra kimsenin görmediğinden emin olunca Diana'yı hemen kolundan tuttu ve atına bindirip sürmeye başladı. Evden uzaklaştıktan sonra durdu ve Diana ile konuşmaya başladı. Diana ile konuşurken gözlerini Davul gibi olmuş karnından alamıyordu. Konuşmanın sonuna yaklaşırken Diana suyunun geldiğini fark etti. Martin hızlıca çadır kurdu ve Diana'yı içeri yatırdı. Yardım getirmek için kasabaya gideceğini söyledi ama çok geçti. Doğum başladı, aptal Martin ne yapacağını bilmiyordu. O geceyi atlattıktan sonra kollarında bebek ile sabaha kadar bekleyen Martin bebeğin ağlamaya başlamasıyla kendine geldi ve toparlanıp yola çıktı. Bebeği doyurması gerekiyordu ama ne yapacağını bilmiyordu. Rhodes'a sürdü ve teyzesi'nin kapısı çaldı. Saatlerce konuştular ve en sonunda Teyzesi çocuğa bakmayı kabul etti.
Kyle Teyzesi ile büyüdü. Babasını görüyordu, tanıyordu fakat çok fazla iletişimleri yoktu. Senede 1-2 kere uğrayıp ihtiyaçlarını karşılayıp gidiyordu. Bu şekilde büyüyen Kyle hayvancılık ile uğraşan teyzesi ve eniştesi yanında çalışmaya başladı. Domuz bokunun içinde büyümek zoruna gitmeye başlamıştı. Babasının gururlu halleri kendisindede vardı. Teyzesi ile konuşup çiftlikte çalışmayı bıraktı ve kasabanın posta ofisinde işe girdi. Gelen trenlerin işlerini hallediyordu ve ufak miktarda para kazanıyordu. Bu hayata alışmak istemeyen Kyle, teyzesi ile vedalaştıktan sonra Rhodes'tan ayrıldı ve geleceğini düşünerek sürmeye başladı.
Çocuklarını nerede ve nasıl büyüteceklerini bilmiyorlardı. İkiside çocuk büyütmek hakkında en ufak bilgiye bile sahip değildi. Kyle baba olacağını öğrendikten sonra gereksiz gurur yaptı ve kumar oynamayı bıraktığını iddiaa edip işçi olarak çalışmaya başladı. Bir süre para biriktirdiler. Kyle kazandığı paradan memnun değildi. Hayvan gibi çalıştırılmasına rağmen kazandığı para çok yetersizdi. İş çıkışı mesai arkadaşları ile Salona gittiler ve içmeye başladılar. Bir süre sonra hafiften kafası güzel olan Kyle isyan etmeye başladı. Kyle ile eskiden kumar oynayan arkadaşları tekrardan onu masaya davet ettiler. Zaten çıtırdan sarhoş olan Kyle masaya oturdu ve gururlu baba tavırlarını bırakıp Blackjack oynamaya başladı. Önce 0.25$'ten açılan masa gecenin sonunda doğru 5$'a kadar çıkmıştı. Kyle cebindeki parayı neredeyse 10'a katladı ve salondan ayrıldı. Cecilia ile konuştuktan sonra Atlayıp kuzeye sürdüler ve kendilerine ufak bir baraka inşaa ettiler. Çocuklarını bu barakada, huzurlu topraklarda büyütmeye karar verdiler.
Cecilia ve Kyle Valentine Salonunda tanıştılar. Kyle çok uzun olmasa bile renkli gözleri ve laf yapan ağzıyla çekici bir delikanlıydı. Cecilia ise kızıl saçları ve çilli yanakları ile Valentine'ın en çekici kızlarından biriydi. Biyolojik olarak gayet yeterli olan bu ikili karakter ve huy bakımından zayıftı.
Kyle daha 20li yaşlarında olmasına rağmen çok ciddi bir kumar bağımlısıydı. Cecilia ise ne kadar Kyle'a aşık olursa olsun, her zaman çok flörtöz ve samimi bir kadındı. Eski alışkanlıklarından Kyle'a olan aşkı yüzünden kurtulmak istiyordu ama yapamıyordu. İkili Valentine'da buluşup görüşmeye devam ettiler. Kyle bir akşam salondan büyük bir mutlulukla çıktı. Oturduğu blackjack masasından büyük bir kar ile ayrılmıştı. Keyifli keyifli kulak arkasındaki sigarasını ağzına götürüp ateşlediği kibrit ile yaktı. Büyük bir nefes aldıktan sonra yavaşça yürümeye başladı. Genç ve hızlı bir hayata sahip Kyle aynı zamanda fazla sakin ve soğukkanlıydı. Bir süre yürüdükten sonra Kilise'nin karşı tarafında ay ışığında yansıyan o güzel beyaz teni gördü. Nerde görse tanıyacağı bu kızıl saçlar Cecilia'nındı. Yavaşça yaklaştıkça Cecilia'nın yanında durduğu at arabasının içerisinde biri olduğunu ve Cecilia ile konuştuğunu gördü. Kyle daha yanlarına varamadan arabadan Cecilia'nın üstüne bir çanta fırlatıldı ve araba hareket etti. Kyle hızlıca yanına gittiğinde Cecilia'nın ağladığını gördü. Ne olduğunu sorgulamadan önce çantayı yerden aldı ve Cecilia'nın etekleri çamura bulanmış elbisesini topladıktan sonra kenara oturmasına yardımcı oldu. Cecilia arabadaki kişinin babası olduğunu açıkladı ve Kyle'a olanları anlatmaya başladı.
Cecilia...
Cecilia 1853 Mart ayında doğdu. Babası Harry zeki ve atılgan bir adamdı. Ekonomik çöküşün arkasından çoğu çiftçi zorluklarla mücadelenin vermiş olduğu bitkinlik ve bıkkınlık ile yanlış kararlar veriyordu. Harry bu kararlardan yararlanarak zorun içerisinde kendine imkan yaratıp yükselmenin hayalleriyle Texas'ı dolaşmaya başladı ve başarılı oldu. Yapmış olduğu ufak birikimler ve bağlantılar ile kendine bir çiftlik inşa etti. Yoldan sokaktan topladığı fakir siyahileri insanlık dışı şartlarda çalıştırarak bir dönem sonra hatrı sayılır bir malvarlığı elde etti. Aşk üzerine olmayan, yan çiftliğin bekar kızı Marry ile iş ilişkisi hayali ile evlendi. Cecilia Harry ve Marry'nin 2. çocuğuydu. İlk çocukları Martha, 7 yaşındayken attan düşüp ölmüştü. Cecilia üzerine oldukça titrediler ve 14 yaşına kadar sürekli çiftlikte tuttular. Cecilia büyüdükçe dünyaya, etrafa açılmak istiyordu ama ailesi yüzünden sürekli olarak çiftlikteydi.
Cecilia büyüdü, güzelleşti ve evlilik çağına geldi. Babası Cecilia'nın iş ortakları Bay Leon'un oğlu Leon JR. ile evlenmesini istedi. Cecilia'nın teklifi reddetmesi üzerine hayat şartları daha fazla zorlaştı. Resmen ailesi tarafından manipüle ediliyordu. Cecilia tüm bunları yaşarken yıllardır çiftliklerinde çalışan Siyahi Momo'nun oğlu keith ile arkadaşlık etmeye başladı. Gizlice görüşen ikili gerçekten sıkı dost olmuştu. Cecilia bir gün Keith'e onu Çiftlikten çıkartıp gezdirmesini istedi. Keith ilk başlarda reddetse bile en sonunda ısrarlarına dayanamadı ve Cecilia'yı Valentine Kasabasına götürdü. Burada yaşamı ve canlılığı gören Cecilia resmen büyülenmişti. İçine kapanmış, hayattan uzak kalmış genç kız etrafındaki kadınların giydiği kıyafetlere, saçlarına hayranlıkla bakıyordu. Bu süreç içerisinde Keith'e ısrar ederek sürekli Valentine'a gitmeye başladı ve Kyle ile tanıştı. Normal bir haftasonu yine Keith ile Valentine'a gittiler. Kasabanın girişinde attan inen Cecilia Keith'e bir öpücük verdikten sonra hızla Salon'a doğru yürüdü. Kyle ile buluştu ve 2-3 saat eğlendiler. 2-3 saat sonunda Keith'in onu alacağını hatırladı ve Kyle ile vedalaştıktan sonra Keith'in yanına, kasabanın girişine yürüdü. Sadece Keith'i görmeyi beklediği yerde Babasını ve Keith'in babası Momo'yu görünce zaten beyaz olan teni süt gibi oldu. Çiftliğe götürülen Cecilia günlerce babasının hakaretlerine maruz kaldı. Babasının bir alışkanlığı vardı. Her pazar Çiftliğe Kasabadan müzisyen getirtip Şişelerce Bourbon içerdi. Yine bir pazar akşamı babası getirdiği müzisyenler ve annesi ile eğlenirken Cecilia yanlarına indi ve köşeye geçip oturdu. Zaten yeterince Sarhoş olan babası Cecilia'ya dönüp gülerek 3 hafta sonra Düğünü olduğunu mutlulukla açıkladı. Vücudundaki tüm hayat ve yaşamı paçalarından yere akıtan Cecilia donup kaldı. Sonraki günlerde gereksiz bir özgüvene sahip olduğunu fark etti ve düşünmeye başladı. Kyle ile yaşadığı aşk, içerisindeki şehirde yaşama isteği, dış dünyaya olan özlemi ile tekrardan ayağa kalktı ve isyan etmeye başladı. Babasının getirdiği kıyafetleri ve her şeyi reddetti. Yemek yemedi, içmedi, uyumadı. En sonunda babası Cecilia'yı kolundan tutup kaldırdı ve çantasını toplamasını söyledi. Cecilia ve çantasını arabaya yerleştirdikten sonra Valentine'a sürdüler ve orada Cecilia'ya "şimdi rahat rahat istediğin orospuluğu yapabilirsin" dedi ve çantasını üzerine fırlattıktan sonra çekip gitti.
Kyle Cecilia'yı uzun uzun dinledikten sonra Cecilia'yı nazikçe elinden tutup kaldırdı. Birikimleri olduğunu ve istedikleri hayatın fazla uzak olmadığını söyledi. Kyle'ın atına atladılar ve Texas'ı dolaşmaya başladılar. Farklı insanlar tanıdılar, farklı kültürler yaşadılar. Yolculuklarını nereye isterlerse oraya yaptılar. İkilinin aşkı ve birbirine bağlılığı oldukça artıyordu. Kyle'ın sessiz sakin olmasının yanısıra, çok gururlu olduğu biliniyordu. Her gittikleri kasabada Kyle en az 3 kişiyle Düello'ya çıkmaya başlayınca yavaş yavaş rotalarını şehirlerden yana çevirdiler. Mutlu geçen yılların ardından Cecilia bir sabah kusarak uyandı. Zamanla farklı ruh hallerine büründü ve değişti. Cecilia'ya ne olduğunu anlayamayan Kyle tüm neşesini kaybetmişti. Bir akşam kiraladıkları odanın önünde Sigara içerken Cecilia yanında geldi. Kyle'a ilerleyen hayatında ne yapmak istediğini, nasıl yaşlanmak istediğini ne gibi hedefleri olduğunu sormaya başladı. Anlam veremese bile sorulara cevap veren Kyle en sonunda bunları neden sorduğunu öğrenmek istedi. Cecilia içeriye doğru yürüdü ve kapıdan içeri girmeden önce Kyle'a dönerek "Baba oluyorsun" dedi.
"Seni hiç tanımıyorum"
Bu cümle Kyle'ı çok düşündürdü. Eninde sonunda ne olduğunu, kim olduğunu Cecilia'ya anlatacağını biliyordu.
1850. Kimine göre ferah kimine göre masum olmayan yıllardı. Kyle ufak bir çadırda gözünü dünyaya açtı. Bebek çadırın ortasında battaniyenin içerisinde sarılı duruyorken çadırın önünde elleri toprağa bulanmış ve hafif terlemiş 30 yaşlarında bir adam duruyordu. Kyle doğarken annesi doğumu kaldıramayıp ölmüştü. Kyle'ın babası Martin Şerif ile çalışan legal ve onurlu bir adamdı. Evli ve 3 çocuğu vardı. Eşi Sadie ile gayet huzurlu ve mutlu bir hayat yaşıyordu.
Bu güzel görünen hayatın yanısıra Salonda takılmayı seven Martin Diana ile tanıştı. Diana ile arkadaş olarak görüşmeye başladılar ve işin sonunda bir ilişki içerisine girdiler. Martin yaşadığı düz ve heyecansız hayatın yanında Diana ile girdiği ilişkinin vermiş olduğu heyecan'a çok fazla tutulmuştu. Bu güzel ilişki fazla ilerleyemeden Diana hamile kaldı. Martin ne yapacağını bilemedi ve Diana'dan uzaklaştı. Yaşadıkları kasabadan gönderilmesini sağladı ve yokmuş gibi davrandı. Aylar sonra evinde oturuyorken kapısı çaldı. Kapıyı açan Martin Diana'yı görünce şok oldu. Arkasına bakındıktan sonra kimsenin görmediğinden emin olunca Diana'yı hemen kolundan tuttu ve atına bindirip sürmeye başladı. Evden uzaklaştıktan sonra durdu ve Diana ile konuşmaya başladı. Diana ile konuşurken gözlerini Davul gibi olmuş karnından alamıyordu. Konuşmanın sonuna yaklaşırken Diana suyunun geldiğini fark etti. Martin hızlıca çadır kurdu ve Diana'yı içeri yatırdı. Yardım getirmek için kasabaya gideceğini söyledi ama çok geçti. Doğum başladı, aptal Martin ne yapacağını bilmiyordu. O geceyi atlattıktan sonra kollarında bebek ile sabaha kadar bekleyen Martin bebeğin ağlamaya başlamasıyla kendine geldi ve toparlanıp yola çıktı. Bebeği doyurması gerekiyordu ama ne yapacağını bilmiyordu. Rhodes'a sürdü ve teyzesi'nin kapısı çaldı. Saatlerce konuştular ve en sonunda Teyzesi çocuğa bakmayı kabul etti.
Kyle Teyzesi ile büyüdü. Babasını görüyordu, tanıyordu fakat çok fazla iletişimleri yoktu. Senede 1-2 kere uğrayıp ihtiyaçlarını karşılayıp gidiyordu. Bu şekilde büyüyen Kyle hayvancılık ile uğraşan teyzesi ve eniştesi yanında çalışmaya başladı. Domuz bokunun içinde büyümek zoruna gitmeye başlamıştı. Babasının gururlu halleri kendisindede vardı. Teyzesi ile konuşup çiftlikte çalışmayı bıraktı ve kasabanın posta ofisinde işe girdi. Gelen trenlerin işlerini hallediyordu ve ufak miktarda para kazanıyordu. Bu hayata alışmak istemeyen Kyle, teyzesi ile vedalaştıktan sonra Rhodes'tan ayrıldı ve geleceğini düşünerek sürmeye başladı.
Çocuklarını nerede ve nasıl büyüteceklerini bilmiyorlardı. İkiside çocuk büyütmek hakkında en ufak bilgiye bile sahip değildi. Kyle baba olacağını öğrendikten sonra gereksiz gurur yaptı ve kumar oynamayı bıraktığını iddiaa edip işçi olarak çalışmaya başladı. Bir süre para biriktirdiler. Kyle kazandığı paradan memnun değildi. Hayvan gibi çalıştırılmasına rağmen kazandığı para çok yetersizdi. İş çıkışı mesai arkadaşları ile Salona gittiler ve içmeye başladılar. Bir süre sonra hafiften kafası güzel olan Kyle isyan etmeye başladı. Kyle ile eskiden kumar oynayan arkadaşları tekrardan onu masaya davet ettiler. Zaten çıtırdan sarhoş olan Kyle masaya oturdu ve gururlu baba tavırlarını bırakıp Blackjack oynamaya başladı. Önce 0.25$'ten açılan masa gecenin sonunda doğru 5$'a kadar çıkmıştı. Kyle cebindeki parayı neredeyse 10'a katladı ve salondan ayrıldı. Cecilia ile konuştuktan sonra Atlayıp kuzeye sürdüler ve kendilerine ufak bir baraka inşaa ettiler. Çocuklarını bu barakada, huzurlu topraklarda büyütmeye karar verdiler.